19 Aralık 2014 Cuma

Hikâye

Dün aklıma durup dururken şöyle bir şey geldi:

Babaannem (fatma) 28 yaşındayken kayınvalide olmuş, ben 28 yaşındayım, hâlâ anne olmaya çalışıyorum.

Babaannem babasını henüz çocukken kaybetmiş. Annesiyle yani büyük ninemle (kara nine-Hanife) yapayalnız kalmışlar köy yerinde.

Elman adında bir bey büyük ninemin izdivacına talip olmuş. Büyük ninemin bu teklife cevabı ''Ben Elman'a sümüğümü bile atmam!'' şeklinde olmuş.

Ama savaş zamanı, Yunan köye dayanmış. Bir kızcağız, bir kadın ne yapacaklar bu hengâmede?

Büyük ninem haber salmış, ''Elman gelsin beni alsın.''

Elman dede de gurur yapmamış, evlenmişler büyük ninemle. Elman dedenin evine yerleşmişler. Elman dedenin ev kalabalık, bir sürü çoluğu çocuğu var. bir de babaannem şimdi...

Gel zaman git zaman, bir süre geçinmişler. Babaannem 14 yaşına gelmiş. Elman dede bir gün büyük nineme şöyle demiş;
''Bu kız olmasa biz daha iyi geçiniriz hanım''

Büyük ninem o zamanın şartlarında hiç arıza çıkarmamış, babaannemi evlendirmiş.

Dedem de 18 yaşında toy delikanlı.

Böyle evlendirmişler onları.

Babaannem 4 kız, 2 erkek çocuk dünyaya getirmiş. 40 yaşına varmadan da hakkın rahmetine kavuşmuş. o vefat ettiğinde babam 5 yaşındaymış. o yaşta kendi ekmeğini kocaman taş fırında kendi pişirmeyi öğrenmiş babam.

büyük ninem Elman dede öldükten sonra ondan geriye kalan son bekar çocuğunu da evlendirene dek o kapıdan ayrılmamış. Herkesi bir bir baş göz ettikten sonra çekmiş kapıyı, öksüz kalan torunlarının başına gelmiş.

Babam en küçük torun olduğundan, en çok babam kalmış ninesinin yanında. Üç harflileri gördüğünü söylermiş ninesi babama. Gördüklerini anlatırmış. Babam da yaşına rağmen hiç korkmazmış. Biz de kendimizi bildik bileli babamızdan dinleriz bunları. Hâlâ daha bizim için dinlenecek en güzel hikayelerdir büyük ninemizin babamıza anlattığı üç harfli anıları.

Büyük nineye ne zaman musallat olmuşlar peki onlar?

İlk eşi Aşık Hüseyin'le büyük ninem Bulgaristan'dan ilk olarak Adapazarı'na gelmişler. Bir orman köyüne yerleşmişler. Köyde onlara geçici olarak bir samanlık altı verilmiş. Bu sürede de Aşık Hüseyin ailesine ev yapmaya başlamış. Evi 35 günde yapmış, çatısını çekmiş, vefat etmiş. Aşık Hüseyin vefat ettiğinde büyük nine babaanneme bir haftalık lohusaymış. 4 çocukla yalnız kalmış. Lohusayken 4 çocuğuyla yalnız başına ne yapacağını düşünüp üzülürken musallat olmuşlar. Ama büyük ninenin dili de kalbi de o kadar dualıymış ki, çeşitli hallerde görünmekten başka bir zarar verememişler. (Sonra inegöle gelmiş, İnegöl'ün çeşitli köylerinde yaşamış , kenfinimispatlamış da çavuş karı dedirtmiş kendine. ama inegöle Nasıl geldiğini hiç anlatmamış. Bir oğlunu 11 yaşında(Hasan) , bir oğlunu (Mustafa) da Adana'da askerken kaybetmiş, iki kızı kalmış. Birini (emine) Elman dedeye varmadan evlendirmiş.)



Böyle işte... Onlar o dönemlerde, bizim şimdiki yaşlarımıza geldiklerinde  hayatı yalayıp yutarlarken, böyle maceralar yaşarlarken, hayatı kotarıp, unlarını eleyip eleklerini asmışlarken,  biz henüz hayata geliş amacımızı çözmeye çalışıyoruz. Dünyaya ayak uydurmaya çalışıyoruz, ilk defa topuklu ayakkabı giyen acemi gibi hayat yolunda tökezleyip duruyoruz.

28 yaşımı doldurdum, hâlâ daha anne olcam diye bekliyorum. o büyüyecek deeee, o da 30 yaşında belki evlenecek deeee, ben de torunumu görcem falan...

 Ohhoooo ölme eşeğim ölme :)