25 Haziran 2015 Perşembe

Yusuf Erdem'le 70 gün



     Kaybettiğimiz bebeğimize anne sütünün yanı sıra mama da veriyorduk. Onu kaybettikten sonra sağlık ocağı ebeleri mama verip vermediğimi sordular. Ben verdiğimi söyleyince de sanki mamayla zehirleyip öldürmüşüm gibi bir tepki gösterdiler. Başladı bizim mama düşmanlığımız...

    
     Yusuf Erdem doğdu doğalı benim sütüm az. kilo derdini bıraktım, süt yapar denilen ne varsa yemeye başladım. Zira insan bebeğinin doymadığı için huzursuz olmasına dayanamıyor. Yeterki süt olsun kafasıyla bol bulgur, bol soğan, bol süt, bol yoğurt, bol kahvaltı, bol et, bol salata, bol soğan ve bol su. Sonuç? tabi ki süt yok. Var da; az yani, karın tokluğuna yaşıyor yavru.


     Düzenli doktor kontrollerimize 3. gün itibariyle başladık. tartılmalara da. doktorumuzun demesine göre oğluşumuzun günde 40-45 gr. alma potansiyeli var. ama biz genelde ortalama 20 gr alabiliyoruz, 30 gr.'ı görürsek zil takıp oynuyoruz. Mama kullanmamakta ısrar ediyoruz.

     Diren bebeğim!


     Son günlerde günde bir sefer mama veriyorum. Sonuçtan memnunum! Malesef direncimiz kırıldı çünkü oğlumuz büyüdükçe ihtiyacı artıyor ama benim sütüm yerinde sayıyor.

     Bu arada şunu da söylemem gerek, süt oluşumunu etkileyen şey ne yemek ne içmek. sadece kafa rahatlığı. Yani kafam rahat değilse eğer sütüm yok desem yeridir. Kafam rahatken aç da kalsam olabildiği kadar oluyor.

     Mamanın şu faydasını da gördüm, mama verdiğimde oğlum uzun uyuyor ve ben uzun süre emzirmemiş oluyorum. Bu süreçte de benim sütüm birikiyor. Bir sonraki öğünde daha verimli bir emzirme yaşıyoruz.


     Uyku düzenimiz yok. Şöyle ki; Yusuf aksam 22.00 ile 02.00 civarı 4 saat uyuyor ama o saatler bana pek uymuyor. uysa da, Yusuf'u uyut, evde son işleri yap, yat derken bir saat geçiyor. Yatıyorum, Yusuf uyanmadan bir süre önce uyanıyorum farkında olmadan. Dolayısıyla uyuduğum uykudan hiçbir şey anlamıyorum. uyandıktan sonra biraz emziriyorum, altını değiştiriyorum, tekrar uyuma süreci uyu - uyan, uyu - uyan şeklinde sabaha varıyor. O uykulardan da bir verim alamamakla birlikte nur topu gibi bir baş ağrım oluyor.


     Yusuf'la her yere gidiyoruz. ilk 40  günümüzde annem yanımızdaydı ve anneme bırakıp Yusuf 'u ufak kaçamaklar yaptık eşimle. 2 saatlik kahve içmeler, alışverişler falan. annem gittikten sonra da düzenimizi bozmamaya çalışıyoruz. Elimizden geldiğince yemeğe, çaya, kahveye hep birlikte gidiyoruz.



     Ayaklarımda sallamıyorum şimdilik. Sadece yatağında. her gün yıkıyorum. Haftada iki gün her yerini şampuanlıyorum. Poposunu ise her gün.
     Bizde durumlar şimdilik bunlardan ibaret. Evlat sahibi olma kararı delice bir kararmış ama en güzel delilik de buymuş...
     Uyanabildiğimiz 70.günümüze çok şükür!

23 Haziran 2015 Salı

selam ile;

Yusuf Erdem dünyamıza geldi, hoş geldi!

Ben yazmayalı, hamileliğimi tamamlamaya çalıştım,  nitekim tamamladım da çok şükür. Doğum yaptım en hızlısından. Sonrasında da oğlumla birbirimizi tanıma sürecine girdik. Ama anlaşılan o ki, bu süreç hiç bitmeyecek, bir ömür sürecek Allah izin verdikçe, birbirimizi hep yeniden tanıyacağız.


Daha önce yazdığım bebekte cinsiyet takıntılarımı o kadar aşmışım ki, bebeğim kız olmalı ya da olmalıydı gibi bir şey aklıma hiç gelmedi şimdiye dek. Oğlum çok güzel. Bambaşka bir deneyim. Evladın cinsiyeti olmuyor,  sadece evlat olduğunu düşünüyor insan.


Ilk bir buçuk ay sürekli uykusunda nefesini kontrol etmekle geçti. Sürekli burnundan dürttüm yavrumun. Her hareketine şükrettim. Ve uyandığımız her sabaha binlerce şükür. ..


Ve-l hasıl,  her şey güzel.  Her şey yolunda şimdi.  Inşallah hep böyle devam eder. Artık daha sık yazarım. Bebek sahibi olmak, hayatın başka bir boyutunu öğrenmek demek. Yeniden öğrenmek.  Kendinin hatırlamadığı yaşları vardır ya insanın, onları öğrenmesi demek.


Inşallah,  yaşamaya,  öğrenmeye,  paylaşmaya devam...

Selametle...