Bazen fark ediyorum da, evimi ya da herhangi bir işimi gözüm kapalı emanet edebileceğim kimse yok.
''Arkadaşım benim acelem var al evin anahtarını şunları şunları yap'' dediğimde o zahmete girecek kimsem yok.
''Şu işim halledilecek ama zamanım yok başka işler de var yetişmesi gereken, ellerinden öper al sana iş'' diyebileceğim kimse yok.
Hastalandığımda ya da sırf can sıkıntım nedeniyle ''ya arkadaşım gelsen de bana bir çorba yapsan çok makbule geçer'' diyebileceğim biri yok.
''Çayı koy geliyorum yarım saate kadar'' diyebileceğim, çat kapı misafiri olabileceğim ve bundan rahatsız olmayacağına emin olduğum kimse de yok.
Sıkıldığımda, hastalandığımda, çaysadığımda, bunaldığımda etrafımda hiç kimse yok. elbette etrafımda birileri var. Ama bu şekilde yüzgöz olabileceğim, açık tabirle yerine göre işi yüzsüzlüğe vardırabileceğim, sırf samimiyetten ve karşılıklı güvenin rahatlığı nedeniyle emrivaki cümleler kurabileceğim, kelimelerimi seçmek zorunda olmadan da konuşup anlaşabileceğim bir ''dost'' yok.
Funda vardı, o da yakınımda değil artık. Böyle başka dostlarım da var ama onlar da hep uzaklardalar.
Geyik muhabbeti yapmaksa olay, herkes hazır. Dertleşmekse sadece alışverişiniz, kendisine dokunmadığı sürece herkes dert de dinler. Önceden haberli ve müsaade alınmış bir buluşma zaten herkesle yapılabilir. Böyle arkadaşlarım var ama etrafımda. Onların da haklarını yiyemem, yememeliyim. Ya bu kadarı da olmasaydı?
Ama insan ''dost'' arıyor. Kişinin hayatındaki yalnızlığı gerçek manada sadece onlar alıyorlar. Diğerleri yarayı sadece üflüyorlar, nefeslerini kestiklerinde can yanmaya devam ediyor. Dostlar ise yaraya merhem oluyorlar.
''Arkadaşım benim acelem var al evin anahtarını şunları şunları yap'' dediğimde o zahmete girecek kimsem yok.
''Şu işim halledilecek ama zamanım yok başka işler de var yetişmesi gereken, ellerinden öper al sana iş'' diyebileceğim kimse yok.
Hastalandığımda ya da sırf can sıkıntım nedeniyle ''ya arkadaşım gelsen de bana bir çorba yapsan çok makbule geçer'' diyebileceğim biri yok.
''Çayı koy geliyorum yarım saate kadar'' diyebileceğim, çat kapı misafiri olabileceğim ve bundan rahatsız olmayacağına emin olduğum kimse de yok.
Sıkıldığımda, hastalandığımda, çaysadığımda, bunaldığımda etrafımda hiç kimse yok. elbette etrafımda birileri var. Ama bu şekilde yüzgöz olabileceğim, açık tabirle yerine göre işi yüzsüzlüğe vardırabileceğim, sırf samimiyetten ve karşılıklı güvenin rahatlığı nedeniyle emrivaki cümleler kurabileceğim, kelimelerimi seçmek zorunda olmadan da konuşup anlaşabileceğim bir ''dost'' yok.
Funda vardı, o da yakınımda değil artık. Böyle başka dostlarım da var ama onlar da hep uzaklardalar.
Geyik muhabbeti yapmaksa olay, herkes hazır. Dertleşmekse sadece alışverişiniz, kendisine dokunmadığı sürece herkes dert de dinler. Önceden haberli ve müsaade alınmış bir buluşma zaten herkesle yapılabilir. Böyle arkadaşlarım var ama etrafımda. Onların da haklarını yiyemem, yememeliyim. Ya bu kadarı da olmasaydı?
Ama insan ''dost'' arıyor. Kişinin hayatındaki yalnızlığı gerçek manada sadece onlar alıyorlar. Diğerleri yarayı sadece üflüyorlar, nefeslerini kestiklerinde can yanmaya devam ediyor. Dostlar ise yaraya merhem oluyorlar.