5 Temmuz 2014 Cumartesi

ELFony

     Cuma gecesi yazılıp cumartesi gecesi yayınlanabilen post...

     Bu akşam kek yaptım. Her cuma akşamı, vermeye çalıştığım fazlalıklarıma rağmen kek yapmak hoşuma gidiyor. Eskiden hiç sevmezdim keki. Hep mecbur kalınca birileri için yapardım. Şimdi seviyorum. Kakaolu, meyveli, sade, cevizli, kuru yemişli vs... Yakın bir zamanda da pekmezli deneyeceğim. Bir arkadaşımda yemiştim de çok beğenmiştim. Bu akşam yabanmersinli yaptım. Henüz fırında ama yeni fırınımın azizliğine uğruyor olabilirim şu an çünkü ilk defa deniyorum keki bu fırında ve hala kabarmadı. Benden yana bir eksiklik yok çünkü ben kabartma tozunu ekledim. Nasip kısmet diyelim, kek muhabbetini kapatalım.

     Aslında hepsi bahane. Her cuma kek olayına başlayalı 9 ay olacak neredeyse. Etamin yapmaya başlayalı da çok olmadı. Çok geziyor olmak da, yeni bir yerlere gitme ya da taşınma ihtiyacı duyuyor olmak da yeni. 9 ay. Son 9 aydır kendimi böyle işten işe atıyorum. İçimdeki boşluğu, evimdeki eksikliği doldurma umudu bunlar hep. Yarım kalan hayallerimin olduğu aklıma gelmesin diye.

     Bugün Elfony'nin bloğuyla tanıştım. Acısını okudum. Ama empati kurmadım. Ne gerek var ki empatiye? Zaten benim yüreğimi yazmış Elif. Ah Elif. Bir insanın kalbini, yaşadıklarını, hissettiklerinin en derinini kim anlar? Aynı yoldan geçen anlar.

     Ne kadar güzel bir terapi anlatmak. İçini dökmek. Mesela ben kızımın güzel hallerini anlatınca çok ferahlıyorum aslında. Ama ya anlatacak kimse bulamıyorum, ya anlatacak birini bulduğumda onu sıkmaktan korkuyorum. Bazen de çok âlâsını buluyorum da zamansız buluyorum, kendimde anlatacak kelime/mecal bulamıyorum. Ne güzel yapmış da yazmış Elif. Bugün bana çok güzel bir örnek, çok iyi bir fikir, çok manalı bir rahatlama yolu oldu.. Ben aleni olarak bahsedemiyorum bazı şeylerden. Mesela yaşanılan durumu en iyi anlatan, ifade eden o keskin kelimeleri kullanamıyorum, yakıştıramıyorum. Hatırlamak bile korkunçken kendime zorla hatırlatmak istemiyorum. Galiba kaçmak daha güzel onlardan benim için. Nereye kadar kaçacaksam sanki. İki sokak kaçsam üçüncüsü çıkmaza varıyor hep. Her sokağın sonunda da tırnaksız kedi gibi sıkışıyorum köşeye. Zihnimde, alnımın tam ortasında karşılıklı savaşan iki adam var sanki. Biri kendimi telkin ve teskin etmemi sağlayan düşüncelerin silah bulmuş hali, diğeri beni sorgulamaya yönelten, içinden çıkılmaz hallere sokan düşüncelerin. Durmadan savaşıyorlar.

     Sadece güzel şeyleri ve çıkardığım dersleri hatırlamak kâfi. Polemiğe ya da beni hiç anlayamayacak insanların saçma sapan yorumlarına da tahammülüm yok. Elif güçlü, üstesinden gelmiş hepsinin, bu konuda daha çok sabır diliyorum ona. Haddini bilmeyenlere de merhamet diliyorum. En azından yazılarımda kaynağı acım olan ama sonu bana ders olan şeyleri içimde tutmaz yazarım bende. Belki de çok sıkılır, başlarım kimin ne dediğine der, dökerim içimi. Dileyen okur, dilemeyen es geçer.

     Ha bu arada keki merak eden olursa, sonradan kabardı mübarek :)

2 yorum:

  1. Sevgili Tuba;
    Elifin bloğuna bıraktığınız yorumu okudum. Çok üzgünüm. Başınız sağolsun. Allah sabrınızı artırsın, yardımcınız olsun. Başka ne diyebilirim ki?
    Elife de bu konuda çok yazmıştım. hep söylediğim bir şey vardı.
    "Seni ancak yavrusunu kaybeden bir anne, anneler en iyi anlayabilir." diye.
    Bu kaderi yaşayan anneler el ele verin, birbirinize destek olun. Bu zor günlerinizde birbirinizi sizden daha iyi anlayan olamaz.
    Keşke hiç hir anne, hiç bir baba yavrusunu kaybetmese, bu ayıcı yaşamasa...

    YanıtlaSil
  2. Sen yaz. Yazmak iyi gelecekse, için ferahlayacaksa yaz. Okuyan, paylasan, dua eden birileri hep var. Sen yaz.

    YanıtlaSil